BİR VARSA, BİR YOKSA... ÖYLE OLSA, BÖYLE OLSA… (2)



Bir varsa, bir yoksa…

Günlerden pazarsa bu sefer.

Mevsimlerden yaz…

Ama Ağustosun ortalarındayız artık…

İlk hikayedeki gibi sabahlamak yok artık. Erkenden uyuyup, güneşin doğuşuyla uyanıp, çocukları uyandırmamak için parmaklarımın ucunda mutfağa süzülüyorum.

Kendime ilk ödülüm sade bir kahve. 

Belki birkaç sayfa okurum kahvenin yanında, ama gazete değil artık okuduğum. Telefondan birkaç haber…

Önce en miniğim uyanır, sonra diğer miniğim. Her pazar olduğu gibi yarım saat yatak keyfimiz başlar. Önce sarılıp koklaşmalar, sonra gıdıklamacalar falan…

Sonra hepimiz dağılırız; biri tv karşısına, biri tablet oyunlarına, biri oyuncaklarına giderken ben de mutfağa kahvaltı hazırlamaya giderim.

Bu sefer patates kızartma sırası bende. Bol kızartırım ki sofraya oturana kadar tırtıklamaktan bitirmesin bizim melekler.

Balkonda camlarımızı açarız, hep birlikte otururuz sofraya.

Beyaz peyniri çok severim bu sefer. Artık hep seviyorum zaten. 

Benim mızmızlanacak bir şeyim yok artık, meleklerim mızmızlanır belki bu sefer.

En sevmediğim cümlelerden biri ama çok da doğru: Hayat devam ediyor işte… Ben annemsizim ama ben de anneyim. Annemin benim için yaptığını şimdi ben onlara yapıyorum. Patates kızartırıyorum, mızmızlanmalarına göz yumuyorum…

Eski anılarım artık kalbimde, meleklerimle yenilerini biriktiriyorum.

Yorumlar

  1. Bırakın (Yavrum) bugününüz geçmiş anılarla, geleceğiniz ise özlemle kucaklaşsın.
    Eline ve yüreğine sağlık, beni duygulandırdın.
    Ali Cemal Türkmen

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar